Sıla Subaşı ile ikinci kitabı ‘’Hatırladığım Sonbahar’’ ve yazarlık üstüne söyleşi…
Pandabiyat: Merhaba Sıla Hanım öncelikle ikinci kitabınız ‘’Hatırladığım Sonbahar’’ hayırlı olsun. Sizi ilk kitabınız ‘’Yıldız Zamanı’’ndan tanıyoruz. Dergimizin 5. sayısında da yer vermiştik. Yine de biraz kendinizden bahseder misiniz?
Sıla Subaşı: Merhabalar, çok teşekkür ederim. Ben Sıla Subaşı 22 yaşımdayım. Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği üçüncü sınıf öğrencisiyim. Makine Mühendisliğinde yan dal yapıyorum. İlk kitabım Yıldız Zamanı, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2022 yılı Şubat Dönemi Edebiyat Eserleri Destek (EDES) Projesi kapsamında Edebiyat Eserlerini Destekleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından yapılan değerlendirmede yayın desteği verilmesi uygun görülerek Ceres Yayınları tarafından çıktı. İkinci kitabım ‘’Hatırladığım Sonbahar’’ da geçen hafta yine Ceres Yayınları tarafından çıktı.
Pandabiyat: Yeni kitabınız üzerine konuşalım istiyoruz. Sürükleyici, heyecanlı ve duygusal bir kitap olduğunu düşünüyoruz. Bu duyguların hepsini kitabın sonuna kadar bu kadar taze tutmayı nasıl başardınız?
Sıla Subaşı: Kitap ana karakterin ölümüyle başlıyor aslında. Bir ölüm raporu ve ölmeden önce bıraktığı bir mektup ile. Daha sonrasında bu olaydan sekiz ay öncesine dönüp anlatmaya başlıyorum. Kısaca ölümün nasıl gerçekleştiğini okuyucu kitabın sonunda öğreniyor. Kitabın içinde akıcı ve heyecanlı başka olaylar da var. Kitabımı yazarken buna çok özen gösteriyorum. Okuyucuyu sıkmayacak, elinden bırakmamasını sağlayacak, devamını merak edecek hikâyeler yazmaya çalışıyorum. Çünkü okuyucu bu kitaba zamanını ayırıyor. Ben de ayırdığı zamanın her dakikasına değecek bir kitap yazmaya çalışıyorum. Bunu nasıl yaptığıma gelecek olursam biraz yetenek biraz da çok kitap okumak olduğunu söyleyebilirim. İyi bir yazar olmanın yolu, iyi bir okuyucu olmaktan geçiyor.
Pandabiyat: Peki kimleri okursunuz?
Sıla Subaşı: Türk edebiyatından; Ayfer Tunç, Oğuz Atay, Hakan Günday, İlhan Berk, Zülfü Livaneli en sevdiklerim. Yabancı yazarlardan; Paul Auster, Ernest Hemingway, Stefan Zweig, Khaled Hosseini, Mark Wolynn.
Pandabiyat: Kitabınızın bölüm başlarındaki şiirler ve yazılar size mi ait?
Sıla Subaşı: Evet, hepsi bana ait.
Pandabiyat: En çok hoşunuza giden şiirlerinizden bir dörtlük rica etsek…
Sıla Subaşı:
"Sen elleri hiç çamur olmamış bir beyefendi,
Bense bu bataklığın en güzel açan nilüferi,
Bu sana gelen trenin son seferi,
Gerçekten sevdiysen bu bataklıkta bir başıma bırakma beni."
Kitabınızın önemli sembollerinden biri Nilüfer ve Lotus çiçekleri, bize biraz bahseder misiniz?
Sıla Subaşı: Tabii. Genellikle aynı çiçek oldukları zannediliyor. Nilüfer parantez içinde lotus olarak yazıyor hatta. Her ikisi de bataklık çiçeği, suyun üzerinde yaşayan çiçekler, bu yüzden aynı çiçek zannediliyorlar. Nilüfer çiçeği en fazla 20 cm uzayabilen bir çiçek, lotus çiçeği ise 3 metreye kadar uzayabilen bir çiçek, ana fark bu. Ben bu bilgiyi hikâyeme uyarladım, bir tık gözleri dolduran bir şekilde.
Pandabiyat: Desteğini hiç esirgemeyen anneme ve babama şeklinde bir ithaf var kitabınızda, bu süreçte yakın çevreden destek ve inanç önemli değil mi? Çünkü cesaret isteyen bir şey kitap yazmak. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Sıla Subaşı: Kesinlikle öyle. Kitap yazmak, dünyaya kalıcı bir iz bırakmak demek. Ölümün her şeyi yok ettiği bir dünyada yıllar sonra hayatta olmasanız bile insanlar sizi okuyarak sizinle tanışabilir. Kitap yazmak aynı zamanda sizi okuyan herkese sonsuz bir eleştiri hakkı vermek demek. Sizi okuyan herkes sizi eleştirebilir. Herkese hitap etmek gibi bir mümkünlük yok. Bunu kabullenmek lazım öncelikle. Yapıcı eleştirileri dinlemek pozitif yönde gelişim sağlar her zaman.
Benim yazı yazmaya başlamam yazıyı öğrenmemle başladı. Annem ilkokula giderken keşfetmişti bu yeteneğimi. Yazdığım her şeyi dosyalayıp saklardı. Aslında bu hareketi bile başlı başına bir destek. Önemsenmek… İnsanın görebileceği en büyük destektir. Liseye giderken yazar olmaya karar vermiştim. Bir gün bir kitap yazacağımı biliyordum. Ailem bu konuda hep destek oldular, inandılar, heyecanlandılar, benimle beraber beklediler. Kitabımı ilk ellerine aldıklarındaki gülümseyişlerini hiç unutamam.
Pandabiyat: Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı Sıla Hanım?
Sıla Subaşı: Çok keyifli bir röportajdı, teşekkür ediyorum. Kitabımı okuyan, okumayı düşünen tüm okuyucularımı sevgiyle kucaklıyorum. Umarım yazarken hissettiğim her şey okurken onlarda da aynı karşılığı bulur.
Yayınevi: Ceres Yayınları
Sayfa Sayısı: 104
Ebat: 13,5x19,5 cm
Baskı Yılı: 2024
Kategori: Roman
💙