Sinclair Lewis’in 1922'de yayımlanan “Babbitt” adlı eseri Amerikan toplumunu, orta sınıf yaşamı, insanları konfora iten toplumsal baskıyı ele alır. Toplumun yapısını çokça eleştirdiği için Babbitt ile başlayan tartışma, Lewis’in Nobel Edebiyat Ödülü almasında etkili olmuştur.
Sinclair Lewis (7 Şubat 1885-10 Ocak 1951)
Sinclair Lewis; tam adıyla Harry Sinclair Lewis, Amerikalı romancı ve sosyal eleştirmen.
Sinclair Lewis, Minnesota'da bir doktorun oğlu olarak dünyaya geldi. Yale Üniversitesini bitirdikten sonra Jack London ile New Jersey'de kurulan sosyalist bir okulda çalıştı. Avrupa'ya yaptığı birçok yolculuktan sonra Jack London'ın özel sekreteri oldu, New York'a yerleşip gazetecilik ve çevirmenlik yaptı.
İlk romanı “Our Mr. Wrenn” (1914) olumlu eleştiriler alsa da çok az okuyucusu oldu.
Lewis 24 roman, 70'ten fazla kısa öykü, birkaç oyun ve şiir koleksiyonu yazdı. 1926'da “Dr. Arrowsmith” adlı romanı ile Pulitzer Ödülü’nü kazandı. Ama romanının kahramanı Dr. Arrowsmith'in klasik Amerikan doktor tipine uymayan ideal bir görev adamı olduğunu gerekçe göstererek reddetti.
1930'da ilk kez bir Amerikalıya verilen Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Yazarın itibarı 1930'dan sonra azalmaya başladı. İki evliliği de boşanmayla sonuçlandı ve aşırı alkol bağımlılığından yaşamını kaybetti.
Babbitt (1922)
Sinclair Lewis’in 1922'de yayımlanan “Babbitt” adlı eseri Amerikan toplumunu, orta sınıf yaşamı, insanları konfora iten toplumsal baskıyı ele alır. Toplumun yapısını çokça eleştirdiği için Babbitt ile başlayan tartışma, Lewis’in Nobel Edebiyat Ödülü almasında etkili olmuştur.
Yazar İngilizce'ye orta sınıfın değerlerine ve standartlarına düşünmeden uyum gösteren kişi anlamında kullanılan “Babbitt” sözcüğünü armağan etmiştir.
George Babbitt kârlı bir işi, toplumda saygın bir yeri olan mükemmel bir yurttaş ve kendinden fazlasıyla hoşnut bir iş insanıdır. Kulüplere üye olmak, ideal işler yapmak, iyi bir aile, eş ve baba olmak için çalışan Babbitt kendini beğenmiş; orta yaşlı bir adamdır.
1920'lerde başlayan Amerikan Rüyası'nın, herkes için daha iyi bir yaşam yaratma hayalini yaşayan bir toplum içindedir. Emlak komisyoncusu Babbitt, bulunduğu ortamda dikkat çekmeyi seven sosyal biridir ve belli bir hayatı vardır. Golf oynar, kulüplere gider, yerel siyasette aktif rol alır, etkili konuşmalar yapar. Kendi sınıfı dışındakilere karşı çıkar, çünkü yaşadığı ortamda menfaatlerini ve konumunu böyle koruması gerekir.
“Övünmek gibi olmasın ama burada iş adamlarını temsilen kulağınıza usulca ‘İşte biz buyuz! İşte standart Amerikan vatandaşının özellikleri bunlardır!’ diye fısıldamak istiyorum. ‘İşte yeni nesil Amerikalılar: Göğüsleri kıllı, gözleri gülen, ofislerinde hesap makinesi bulunan adamlar. Hava atmıyoruz, ancak en iyi olmayı severiz ve bizden hoşlanmıyorsanız, dikkat edin… Fırtına geliyorum demez, tedbirinizi alın!’” diyerek gözdağı verir.
Tüm bu şeylerin yanında Babbitt'in dünyasını tepetaklak eden ve yaşamını sorgulamaya iten bir olay meydana gelir. En yakın arkadaşı karısını vurur ve tutuklanır. Bu olay üzerine Babbitt savunduğu bazı değerleri sorgulamaya ve isyan etmeye başlar. “Hayatım boyunca bir kez olsun kendimin yapmak istediği bir şeyi yapmadım,” diyen Babbitt farklı bir adam olur, değişik insanlarla ilişki kurmaya başlar, bir kadınla ilişkisi olur, karısını aldatır, yerel seçimde karşısında duran liberal bir politikacının yanında durur ve onu herkesin önünde savunur. Babbitt bir belirsizlikten diğerine savrulur. Ait olduğu zümreye uyum sağlamaya çalışırken kendi bireyselliğini yitirir ve değerlerini kaybeder. Eşinin rahatsızlığı ile sürdürdüğü savruk hayatı bırakır. Sevilen eş ve baba, uysal vatandaş, saygı duyulan bir iş insanı olma yoluna girer.
Sinclair Lewis kimsenin sevemeyeceği bir karakter yaratmış. Ben de okurken ikilemde kaldım. Bir yanda konformist, saldırgan, huysuz, üçkağıtçı bir adamken, diğer yanda insani duyguları olan bir adam var. Babbitt özellikle Amerikan kapitalizmini eleştirmek, siyasi hicivleri yazmak için biçilmiş kaftan olmuş. Orta sınıf Amerikan değerlerinin görüldüğü, tüketim toplumunun neler yaşadığını dürüstçe anlatan bir eser.
Her şeyin yolunda gittiği bir hayat gibi gözükse de Babbitt ve ailesinin yaşadıklarını okudukça içim yoruldu. Çocuklarla yaşadıkları sorunlar, sosyal çevrede kabul görmek için yaptıkları öyle güncel ki. Orta sınıfta yaşayan herkesin kurduğu hayaller vardır. Daha zengin olmak, iyi arabalara binmek, elit bir çevrede yaşamak… Bunlara sahip olmak için her şeyi yaparlar. İkiyüzlü ilişkiler kurarlar, gösteriş için dini kullanırlar, her türlü ahlaksızlığa kapı açarlar. Sonrasında arafta kalırlar.
Yazıldığı dönem içinde çarpıcı olan bu eser şu an çok da çarpıcı gelmiyor. Ne yazık ki toplumumuzda, bu okuduklarımdan daha fazla sorun var. Kimse yaşadığı hayattan mutlu değil. 1920'lerde eleştirilen çok şeyin 2000'lerde yaşanması çok acı.
Yazar: Sema Öklü
İnstagram: @kitapsemasi
Alıntılar
“Ve birden farkına vardı kaçmanın anlamsızlığının, çünkü kendinden ve düşüncelerinden asla kaçamayacaktı.”
“Tüm bu rutinden, ofisimdeki muhasebe, evdeki harcamalar, lanet olası hiçbir önemi olmayan bir sürü şey için tüm bu telaştan ve kendimi yiyip bitirmekten, çok dikkatli olmaktan bıktım usandım ve…Tanrım beni ne zannediyorsun?”
“Yüceliğe doğru yürüdüğü yol talihsiz tökezlemelerden azade değildi.”
“Sağlıklı düşünen vatandaş politika ve din konusunda, dünyanın en sağduyulu insanıdır; sanat konusunda her zaman en iyi seçimi yapmasını sağlayan doğal bir zevki vardır.”
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Çevirmen: Gamze Öncül
Sayfa Sayısı: 424
Ebat: 12,5x20,5 cm
Baskı Yılı: 1922/2022
Kategori: Roman
Kommentare