“İnsanları bulundukları yerde tutan, ayrılırlarsa kızgın tavadan ateşe atlayacaklarının korkusu değil beklerlerse ateşin şiddetinin azalacağı umududur.”
Samuel Butler (4 Aralık 1835-18 Haziran 1902)
19. yüzyıl İngiliz roman yazarı Samuel Butler, rahip bir babanın oğlu, piskopos bir dedenin torunu olarak sert bir çocukluk geçirmiş. Baskı ve sefaletle büyümüş, din adamı olması beklenmiş. Butler, Cambridge’de kolejden mezun olunca Londra’da yaşamış, çalışmış ve dine karşı inancı değişmiş, rahip olamayacağına karar vermiş. Resim ve müziğe ilgi duymuş, sonrasında Yeni Zelanda’ya taşınmış. Bol bol keşfetmiş, düşünmüş, okumuş, bilimsel ve dinî konularda yazmış. Özellikle Darwin’in “Türlerin Kökeni” eserini okuyunca birçok konuyu sorgulamış, alternatif cevaplar bularak kariyerine başlangıç yapmış. Butler, sonrasında doğal seçilim kavramının makul ve özgün olduğu konusundaki fikrini değiştirmiş. Buna rağmen Darwin’in çalışmaları, Butler’ın fikirlerini destekleyen en önemli unsur olmuş. Kitapta bazı yerlerde bu konunun etkileri görülüyor.
Samuel Butler ütopya ile hicvi birleştirmiş ve bu türün öncülerinden olmuştur. İlk eseri Erewhon 1872 yılında yayımlanmış, kitapta Viktorya Dönemi İngiltere’sini eleştirel bir bakış açısıyla hicvetmiştir. Eserde ütopik bir kurgu yaratmasının sebebi hicvin etkisini yumuşatmakmış. Kitabın adı İngilizce “hiçbir yer” anlamına gelen nowhere kelimesinin anagramıdır. Kitapta buna benzer başka anagramlar da mevcut.
Kitap bana göre üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde ütopik dünyayı tanıyoruz, ikincide üç başlık altında yazılan ve makinelerin anlatıldığı makaleleri okuyoruz, son bölümde ütopik dünyaya geri dönüyoruz. Okurken aradaki makinelerle ilgili makaleler çok anlamsız geliyor. Oysa çok fazla bilginin, eleştirinin, makinelere bağlı yaşamanın sonuçlarının anlatıldığı bu bölümler çok ilginç. Ama sanki arada değil de kitabın başında mı olmalıydı, sonrasında mı ütopik dünyaya geçmeliydik diye düşündüm. Bu duruma yazar kendi yazdığı ön sözünde açıklık getirmiş. Kitabın ilk bölümü “Makineler Arasında Darwin” başlıklı makaleymiş. Sonrasında genişleterek basılmış, müzikli bankaları ve yeni bölümleri ekleyip tekrar baskı yapılmış.
Kitap, yolculuğa çıkan adamın hayalî bir ülkeye gitmesiyle başlıyor. Kahramanımız, yani anlatıcı; geniş nehirlerin, temiz hava ve huzurun olduğu bu ayak basılmamış bölgenin vadisinde bir geçit keşfeder. Geçitten geçer ve Erewhon bölgesine geçmiş olur. Yaşadığımız dünyanın tam tersi bir yaşamın olduğu Erewhon’da fiziksel güzelliği olan güçlü bir ırk vardır. Onların içine girdiğinde çok ilginç şeyler öğrenir. Hasta olmak yasaktır ve suç sayılmaktadır. Diğer yanda hırsızlık, ahlâksızlık yapanlar tıbbi hasta gibi hastaneye gönderilmektedir. Bir zamanlar Avrupalılar gibi gelişmiş olsalar da sonradan her şeyi reddetmiş, birçok makine ve aleti çürümeye bırakmışlardır. Dünyanın ve yıldızların doğudan batıya döndüğüne, doğmadan önce var olmaya inanan halk putperesttir. Tapındıkları Tanrı güç, umut, korku, adalet gibi insani özelliklerin kişiselleştirilmiş halleridir. Kitabın tamamına yayılan bir din vurgusu vardı. Anlatıcı, Erewhon halkını Hristiyanlığa geçirme derdindeydi. Bu da Butler’ın her ne kadar dinden uzaklaşmış olsa da içinde hâlâ dine olan bağlılığının göstergesiydi bence. Kiliselerden bahsetmek için kitapta “Müzikli Bankalar” gibi bir metafor kullanmış.
Erewhon kopuk bağlantıları olan, çağının sorunlarına çözüm bulmaya çalışan düşünsel bir yapıt olarak yazılmış. Devam kitabı “Erewhon’a İkinci Ziyaret” kitabının girişinde Butler ilk kitabındaki hatalarından dolayı kendini tecrübesiz bir yazar olarak gördüğünü söylemiş. Okurken kitaba beni bağlayan şeyler felsefi cümleleri ve hayata dair tespitleri oldu. Makineler makalelerini bu kurguyla bütünleştirmiş olsaydı çok farklı bir eser ortaya çıkardı.
Ütopyanın amacı toplumdaki sorunlara yol açan düzene karşı, halkların mutlu olacağı bir düzen kurmaktır. Kim bilir, Samuel Butler’ın Erewhon’unda yaşasak belki daha mutlu olurduk. Makinelere ve teknolojiye bağımlı olmak belki de dünyamız için çok da iyi değil. Samuel Butler bunları anlatmaya çalışmış ama dünyada anlatan olmamış ki, teknoloji olmadan yaşayamıyoruz.
Alıntılar
“İnsanları bulundukları yerde tutan, ayrılırlarsa kızgın tavadan ateşe atlayacaklarının korkusu değil beklerlerse ateşin şiddetinin azalacağı umududur.”
“Mantık, insanı keskin ve sağlam çizgiler çekmek ve her şeyi dille tanımlamak gibi yanlış yollara sevk eder.”
“İnsanların ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalarının sebebi, aksi takdirde geleceğin kendileri için iyi olmayacağını düşünmeleridir.”
Yayınevi: Can Yayınları
Çevirmen: Can Ömer Kalaycı
Sayfa Sayısı: 264
Ebat: 12,5x19,5 cm
Baskı Yılı: 2022
Kategori: Roman
Üstü kapalı o kadar dokundurma vardı ki, yazarın düşünce tarzına hayran olmamak elde değildi❤️
Farklı ve eleştirel bir ütopya idi. Yazarın bakış açısına ve felsefesine bayıldım 💖