Guy de Maupassant - Bel-Ami - İletişim Yayınları
Maupassant’ın “gizleyerek söylediği” ya da “söylemeyerek açık ettiği” kent hayatının değişmezleri; para, cinsellik ve iktidar üçgeninde gelişen, dönemin Fransası’ndaki siyaset-basın ilişkilerini anlatırken bugünkü durumu da tespit eden, gerçekliğiyle çarpan bir eser…
Can Belge çevirisi, Douglas Parmée’nin önsözü, Robert Lethbridge’in sonsözüyle, Yazar ve dönem kronolojisiyle.
Bel-Ami, Maupassant’ın en önemli romanıdır. Eser, 19. yüzyıl Fransası’nın siyaset hayatını, iktidar ilişkilerini çarpıcı biçimde tasvir ederken, çektiği son derece gerçekçi fotoğrafla bugünün dünyasını da anlatır.
Bel-Ami, dünya edebiyatına öyküleriyle damga vuran Maupassant’ın en başarılı ve ünlü romanıdır. Flaubert’in öğrencisi, Zola’nın çağdaşı ve dostu olan Maupassant, edebiyatta natüralist akımın en önde gelen yazarları arasında sayılır. Maupassant 1885 yılında yayımladığı bu romanda, yer yer taşraya ve Mağrip’e kadar taşan geniş bir tarihî sahne içinde, zengin olma hırsıyla doğduğu köy Canteleu’den ayrılıp Paris’e gelen Duroy’nın, yazarın kendi yaşamıyla da belirgin benzerlikler taşıyan yükseliş hikâyesini anlatıyor.
“Maupassant güldürme becerisine sahip olduğu için sevilirdi; gözyaşları arasında bile varlığı hissedilen derin bir hicvi vardı.” -ÉMILE ZOLA
Çevirmen: Can Belge
Sayfa Sayısı: 382
Sema Öklü'nün kitap yorumu için tıklayın: "Bel-Ami"
Nursel Duruel - Yazılı Kaya - Yapı Kredi Yayınları
Nursel Duruel ikinci kitabı “Yazılı Kaya”da öykünün sınırsız olanaklarını araştıran, yeni biçimler yaratan, kısa, kıvrak, vurucu metinler ortaya koyuyor. Bilinçaltımızda yer etmiş kültürel simgelerle, geleneksel metaforlarla, kısacası tarih, arkeoloji ve mitolojiyle beslenen öyküyü şiirsel bir dile kavuşturuyor, masalsı bir havaya sokuyor. Dokunulmamış zamana, gidilmemiş yere, gizemli söze, anlaşılmamış insana ilişkin duyarlıklar geliştiren, imgeler üreten zengin bir kitap “Yazılı Kaya.”
1982 yılında ilk kitabı Geyikler, Annem ve Almanya ile çağdaş öykücülüğümüzün ustaları arasına giren Duruel’in yazarlığını eleştirmen Füsun Akatlı şöyle değerlendirmişti:
“Öykücülüğümüzün sessiz ve derinden kaynayan, ama bir o kadar güçlü ve sağlam akan bir ırmağı sayıyorum bu yazarı. Titiz, ince eleyip sık dokuyan, ayrıntılara yaşarlık kazandıran bir öykücü ile karşı karşıyayız.”
Sayfa Sayısı: 72
Goce Smilevski - Dünyanın Başladığı Pencere - Nora Kitap
Evimizin çatı katında iki oda vardı. O odaların birinde babamın dükkânında sattığı şaraplar dururdu; ötekindeyse biz çocuklar uyurduk.
İşte bu odanın penceresinde başladı çocukluğum ve dünya. Pencereden görünen manzara; bir parça gökyüzü, bir sokak, bir sıra harnup ağacı, bir kanal ve sinagogla okul da dahil, kanalın öte yanında görünen binalardan oluşuyordu. Babam beni sinagogda görmek için her şeyini verirdi belki de. Din adamı olmamı istiyordu.
Erkek kardeşim Gabriel, ben altı yaşındayken doğdu. Babamın sürekli hasta bir kadın olarak andığı annem, doğumdan sonra daha da hastalandı ve yalnızca beş ay içinde, 5 Kasım 1638’de öldü. O günden sonra, dünyanın başladığı pencerenin yanına oturmayı alışkanlık haline getirdim. Ve sorguladım. Durmadan sorguladım…
Kahkahanın ve insancıl bakışın filozofu, döneminin radikal ve yalnız düşünürü Spinoza, ardında kişisel yaşamına dair pek az şey bırakmıştır. Bu kitap düşüncelerine verilen kıymetle ters orantılı şekilde göz ardı edilen, bilinmeyen o adamın benliğini betimlemeye dair iyi niyetli ve cesur bir girişim. Aforoz edilmiş, kovulmuş, önemsenmemiş fakat en büyük derdi her zaman insanın mutluluğa erişmesi olarak kalmış bu filozofa kendi ağzından yazılmış bir ağıt...
Freud’un Kız Kardeşi kitabının yazarından…
“Gunter Grass ve Jose Saramago’nun izinde, genç bir yetenek. Goce Smilevski, nadir rastlanan türde yepyeni bir şey koyuyor önümüze. Çağdaş edebiyatın Avrupalı sesi, geçmişten bize kalmış bir mirası işleyerek hayal gücüyle zenginleştiriyor ve mesajını geleceğe taşımaya kararlı.” -Joshua Cohen “Goce Smilevski’nin cümleleri, Tolstoy’un metinlerinden aldığım tadı hatırlatıyor bana. Kelime seçimlerindeki sadelik ve o sade kelimelerden oluşan cümlelerin anlamsal derinliği… Smilevski, sadeliği devleştirme ve oradan güçlü duygular, imge ve düşünceler yaratma konusunda oldukça başarılı.” -Nicholas Meyer Çevirmen: Ayşe Beyza Artukarslan
Sayfa Sayısı: 184
Hatice Dökmen - Salı Ertesi - Destek Yayınları
Ben Bircan...
Biraz arıza, biraz kırık, biraz aklı kıt, biraz hafakanlı, çokça kâbuslu, sıkça havaleli Bircan. Alkolik, sigarakolik, hapkolik, patronkolik Bircan. Yere yakın boyunu umursamaksızın inatla takım elbise giyen Bircan. Kafasını hep sıfıra vurduran, saçlarının yarım santimden daha fazla uzamasına katlanamayan Bircan. Patronunun haricinde kimseyle samimi dostluklar kuramayan yalnız can, Bircan...
***
Hatice Dökmen’in kaleminden yine uykularınızı kaçıracak, sarsıcı bir roman... Konuşulamayan, yüzleşilemeyen, paylaşılamayan ve kimselere anlatılamayan acılara içeriden bakmak için yeterince cesaretli misiniz?
Sayfa Sayısı: 168
Matt Haig - Gece Yarısı Kütüphanesi - Domingo Yayınevi
“Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var,” dedi. “Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün… Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?”
Nora Seed berbat halde. Kedisi öldü. İşinden kovuldu. Abisi onunla konuşmuyor. Kimsenin ona ihtiyacı yok. Art arda alınmış kötü kararların sonucunda bir kütüphanede buluyor kendini. Zamanın hiç akmadığı bir gece yarısı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında... Kitapların her birinde Nora’nın farklı bir hayatı yazılı. Başka kararlar verseydi yaşamış olabileceği hayatlar. Farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Nora’nın aklı sorularla doluyor. Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli? Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz? Hayatı yaşanılır kılan ne? Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi?
İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Nora’nın pişmanlıklara, ihtimallere ve yeniden seçme imkânına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor.
“Değişmesini istediğimiz bir dünyada hep birlikte sıkışıp kalmışken, tam zamanında yazılmış bir modern çağ masalı, günümüzün Şahane Hayat’ı.” -Jodi Picoult
“Kitapların yaşamı değiştirme gücünü kutlayan, içtenlikle ve mizahla yazılmış, baştan çıkarıcı bir roman.” -Sunday Times
“Matt Haig sözcükleri konserve açacağı gibi kullanıyor. Konserve de biziz.” -Jeanette Winterson
“42 DİLE ÇEVRİLEN ULUSLARARASI ÇOK SATAN”
“2020 GOODREADS YILIN EN İYİ ROMANI”
Çevirmen: Kıvanç Güney
Sayfa Sayısı: 296
Comments