Javier Cercas - Salamina Askerleri - Everest Yayınları
“Muhteşem bir kitap… Uzun zamandır okuduğum en iyi kitaplardan biri!” -Mario Vargas Llosa
Javier Cercas, adının tüm dünyada duyulmasını sağlayan ve Mario Vargas Llosa, J. M. Coetzee, Doris Lessing gibi yazarların büyük beğenisini kazanan “Salamina Askerleri” romanında İspanya tarihinin çok belirleyici bir dönemine farklı bir açıdan yaklaşıyor. İspanya İç Savaşı’nın son aylarında, Cumhuriyetçi birlikler bir grup Franco taraftarını kurşuna dizer. Fakat içlerinden biri, Falanj’ın kurucusu Rafael Sánchez Mazas, Cumhuriyetçi bir asker sayesinde hayatta kalır. Bu olaydan 60 yıl sonra, bir gazeteci bilinmezliklerle dolu bu tuhaf hikâyenin aslını keşfetmek için uzun bir maceraya atılır. Javier Cercas’ın “yazdığım en iyi roman” olarak nitelediği Salamina Askerleri, hikâye içinde hikâyelerle gerçekle kurmaca arasındaki ince çizgide seyreden, hatırlamak ve unutmak üzerine bir başyapıt.
“Javier Cercas, karşı konulamaz bir dolaysızlık ve incelikle, günlük yaşamlarımızda tarihle uzlaşma olasılığına doğru, hızlı, zekice ve şefkatli bir arayışa giriyor... Muhteşem bir roman yazmış.” -Susan Sontag
Çevirmen: Saliha Nilüfer / Sayfa Sayısı: 224 / Kategori: Roman
Julian Barnes - Elizabeth Finch - Ayrıntı Yayınları
Julian Barnes, son romanı “Elizabeth Finch”de, demirbaş izleklerinden biri olan aşk/gerçek (hakikat) ilişkisini bir kez daha gündeme getirerek bizleri zorlu bir ahlaki sorgulamaya davet ediyor: aşk salt “mutluluk”la ilintili bir duygu mudur, yoksa daha çok “gerçek”le, “hakikat”le mi girift bağlar içindedir? Kendimize çıkış noktası olarak “yapaylığı” almak yoluyla hayata karşı daha gelenek dışı ve bir o kadar da “sahici” bir bakış açısı geliştirebilir miyiz? Ve sanat, edebiyat bize bu arayışımızda ne kadar yol gösterebilir?
Romanın başkahramanı Neil, gençliğinde katıldığı bir vakıf kursunda son derece kendine özgü bir hocanın öğrencisi olur ve ona gitgide daha çok “bağlanır”. Elizabeth Finch’in ölümü üzerine derslerde işledikleri konuları, Finch’in kişisel notlarını ve birlikte geçirdikleri öğle yemeklerini düşünür. “Geçmişimizi yanlış yorumlamak insan olmanın bir parçası”ysa, Neil kendi payına düşen geçmiş ve belleğindekilerle ne yapacaktır? Elizabeth Finch’in onda uyandırdığı duygular ve “gizemli” kişiliğinin sırlarını ve onun hayattaki ahlaki “duruşunu” anlamaya yönelir. Bu yöneliş bir bakıma, bir “iç sorgulama”, bir “yüzleşmedir” ...
Julian Barnes, bu son romanında, bir yandan geleneksel tarihsel anlatıların gündemine hiçbir zaman girmeyen kimi “varoluşsal” durumları gün ışığına çıkarma konusundaki ustalığını gösterirken, bir yandan da sürükleyici ve eğlenceli bir kurmaca yazarlığı ortaya koyuyor. Elizabeth Finch sadece çarpıcı bir hikâye değil, aynı zamanda sanatın sahiciliği ve edebiyatın ufku üzerine girişilen zorlu bir arayış çabası.
Çevirmen: Serdar Rifat Kırkoğlu / Sayfa Sayısı: 192 / Kategori: Roman
Deniz Ayfer Tüzün - Denge - Cumba Ajans Yayıncılık
Bir yanda çocukluğu, gençliği ve bütün bir yaşamı içerisindeki gidişleri, kaçışları, özlemleri ile kendini hayatın içinde tutmaya çalışan Ayla’yı, bir yanda gerçekleri ile yüzleşmek korkusunu cesarete dönüştüren ve bu cesareti yazan Erhan’ı bulacaksınız öykülerin arasında.
Bir çocuğun ağaçta sallanan yeşil bir hırka ile anımsadıklarını ve bugününde içinde dolaşan zehirli kıvrımları okurken, öte tarafta dizleri çekiçle kırılmış gibi zorla ayağa kalkan, kimliğini bile tanımayan Mustafa’yı bulacaksınız.
Doğmak, büyümek, sevmek, inanmak, özlemek. Bütün bir hayatımız aslında bir denge üzerinde mi? Dengemiz bozulduğunda yaşamak ve ölmekten ibaret sadece iki seçenek mi var?
Korkusuzca, babasının tecavüzüne maruz kalan bir çocuğu anlatmak ve bu anlatışta ajite etmekle değil, yaşamaya dair bir kırıntı da olsa umutla yazmak. Bu dengeyi kurmak, dengede olmak…
Peki ya siz? Sizin dengeniz yerinde mi? Öyleyse buyurun; “Denge” size ulaşmak için hazır.
Kitapla ilgili bilgi için tıklayın: Denge
Sayfa Sayısı: 83 / Kategori: Öykü
Doğu Yücel - Güneş Hırsızları - Can Yayınları
Sabah uyanıyorsunuz, bir bakıyorsunuz her yer karanlık, Güneş yok! Işığa duyarlı bir uzaylı ırkı Dünya’da yaşayabilmek için Güneş’e perde çekmiş, insanlığı karanlığa, umutsuzluğa hapsetmiş. Doğu Yücel, insanlığın direnişini anlattığı distopik novellası “Güneş Hırsızları”na ek olarak büyülü gerçekçilikten masal edebiyatına, korkudan bilimkurguya uzanan on bir öyküyle okurların karşısına çıkıyor. Bu öykülerde her an her şey olabilir: Sinemaya tek başına gittiğinizde kendinizi izlediğiniz filmin içinde bulabilir ya da Beşiktaş-Kadıköy vapurunda galaksiler ötesinden gelen bir uzaylıya âşık olabilirsiniz. Yazar, sıradan insanların başına gelen sıra dışı hikâyeleri anlatırken okurlara sorular da yöneltiyor: Rüyaları biçimlendirebilir miyiz, ilham perileri gerçek olabilir mi, Dünya’nın asıl sahipleri kim, öpüşürken neden gözlerimizi kapatırız? gibi... Ve bu sorular, gülümseten metaforlar ve zengin bir hayal gücüyle beklenmedik yanıtlara kavuşuyor. Ayaklarınızı yerden kesen ama ayakları her daim yere basan hikâyeler bunlar. Ne de olsa gerçek biraz da düşlerde saklıdır.
“Üzgünüz sayın yerli film yapımcıları ama böyle öykülerin yazıldığı bir memleketten özgün senaryolar çıkmıyorsa bu sadece sizin günahınız.” -Tuna Kiremitçi, Radikal Kitap
“Güneş Hırsızları kurgunun ve hayal gücünün rüzgârını arkasına alarak, rüya gibi bir atmosferde gerçeğin tokadını bütün kuvvetiyle yüzümüze çarpıyor.” -Ozan Karakaş, soL
“Güneş Hırsızları büyük bilimkurgu yazarlarının öyküleriyle karşılaştırılabilecek güçte bir öykü.” -Alican Saygı Ortanca, Cumhuriyet Kitap
Sayfa Sayısı: 312 / Kategori: Öykü
Andrey Platonov - Saklı İnsan - Metis Kitap
Yirminci yüzyılın önemli Rus yazarlarından Andrey Platonov’un dokuz öykü ve iki denemesini içeren bu derlemeyi, Günay Çetao Kızılırmak’ın güzel çevirisiyle okurlarımıza sunmaktan mutluluk duyuyoruz.
"Sonbaharın son demlerinde ihtiyar her zamanki gibi ötede duran keman kutusunun üzerine bir serçenin konduğunu gördü. Müzisyen, küçük kuşun henüz uyumamış, üstelik şu akşam vakti geçim derdine düşmüş olmasına şaştı. Gerçi sırf gündüz çalışarak karın doyurmak zordu artık: Tüm ağaçlar kış uykusuna çekilmiş, haşereler ölmüş, şehir toprağı çıplak ve aç kalakalmıştı çünkü atlar nadiren geçiyor ve kapıcılar peşlerinden derhal temizliyordu bıraktıkları gübreyi. Sahiden de bir serçe güzün yahut bir kış günü nasıl doyurmalıydı karnını?
"Serçe kutunun ötesini berisini bir güzel teftiş etti ve işine yarayacak hiçbir şey bulamadı. O zaman ayacıklarıyla bozuklukları kıpırdattı, gagasıyla en küçük bronz kapiği aldı ve kim bilir nereye uçtu. Demek ki boşuna gelmemişti – ne olursa olsun bir şey almış sayılırdı! Varsın yaşasın, didinsin, onun da bir şekilde geçinmesi gerek."
Çevirmen: Günay Çetao Kızılırmak / Sayfa Sayısı: 224 / Kategori: Öykü
留言