top of page
Schoolgirl with Books
Yazarın fotoğrafıPandabiyat Ekibi

Mizah Ölmez Yatalak Kalır - Ahmet Zeki Yeşil

Hayatın kendisinin mizaha dönüşmesi ve bunların sosyal medyada bolca yer alması sonucu mizah kitabı, okur için seçenek olmaktan çıktı. “Mizah kitabı okumaya gerek yok.” gibi bir algı oluştu.




Mizah ölmez... Mizah ölmez ama yatalak kalır. Günümüzde mizahın durumu aynen budur. Her türlü küfür ve her türlü belden aşağı söz mizah sayılıyor. İnsanlar, yaşamdan haberdar olmayan ve geyik esprilerle güldürülmeye çalışılıyor. Oysa, komik olan her şey mizah değil. Halkın sesi olmayan ve halkın sorunlarını dile getirmeyen mizaha, geyik muhabbeti desek daha doğru olur. Belki güldürür, hepsi o kadar. Okuyanın zekâsını harekete geçirmez. Görünenin dışında farklı bir şey söylemez. Kimseyi rahatsız etmez, kimseye mesaj göndermez. Peki, mizah nedir? Kısaca, “Mizah, güldürürken düşündürme sanatıdır.” diyebiliriz. Güldürecek, düşündürecek ve yaşadığımız hayatı sorgulayacak. Amaç düşündürmek, araç güldürmek, görevi ise sorgulamak. Aziz Nesin, “Mizah, bir kızgınlık eseridir.” Rıfat Ilgaz, “Mizah bir tavırdır.” ve Muzaffer İzgü, “Mizah topsuz tüfeksiz bir silahtır.” diyordu. Onların yaptığı mizah, halk yararınaydı ve güldürürken düşündürüyordu.

Mizah nasıl bu hale geldi? 90’lı yıllarda, özel televizyonlar ve internetle tanıştık. Ardından hayatımıza giren sosyal medya, hem toplumda hem de mizahta hızlı değişime neden oldu. Yeni tür mizah, daha çok sosyal medyada yaşamaya başladı. Çünkü, internet ortamında bir şey üretmek ve onu hızlıca insanlara ulaştırmak çok kolay. Sorun şu ki, üretilen şey çabuk eskiyor. Üretim çok fazla ve de ulaşılması kolay olunca, komiklik yapanlara mizahçı gözüyle bakılıyor. Güldüğümüz, gülümsediğimiz her şey mizah zannediliyor. Estetik anlayıştan uzak, hızlı tüketilen ve gülüp geçilen bu mizahın dünya görüşü ve sınıf bilinci yok. Cinsellikle ilgili esprilerin yanı sıra, argo ve küfür ön planda. İnsanlar zaman içinde, kısa metinlere alıştı. Adına “Caps” denilen tek cümlelik espriler (fotoğraf ve resimlere düşülen notlar) ile “Emoji” olarak adlandırılan simgeler ortaya çıktı. Bunlar edebiyatın yerini tutmadığı gibi, edebiyatın içerisinde kendisine yer edinmeye çalışan mizahı zora soktu. Günlük hayatta 250 kelimeyle anlaştığımızı düşünürsek, cümle kurma ve ifade etme yeteneğimizin bundan zarar gördüğünü söyleyebiliriz. Bu nedenle, okuma oranının düşük olduğu toplumumuzda, konuşma ve yazma giderek kabalaştı.

Toplumsal faydası olmayan bu yeni mizah türü, ister istemez güçlü olanın tarafında yerini aldı. Mizahçıların çoğu, edebi mizahın itiraz damarını canlı tutmadılar, tutamadılar. Belki ticari kaygılar, belki de politik mizahın kendileri için yarattığı sorunlar nedeniyle, “halk yararına mizah” ekolünü yaşatma konusunda çaba göstermediler. Bir kısmı çocuk kitaplarına bir kısmı da geyik muhabbeti tarzı mizaha yöneldi. Sonuç... Mizah, popüler kültürün tüketim malzemesine dönüşürken, edebiyatımızda mizah dili unutulmaya yüz tuttu.


Pek çok sektörde olduğu gibi, mizahta da bir sınıf atlama derdi var. Milyoner komedyenler ön planda. Yazılı ve görsel medyanın gerçek mizaha yer vermemesi onların işini kolaylaştırıyor. Sosyal medyada mizah tanımına uyan ürünlere rastlamıyor değiliz. Ancak bunlar, bir elin parmaklarını geçmiyor. Ayrıca güncel espriler içerdiği için edebiyata yansıması yetersiz kalıyor. Çünkü, gündelik espriler gelgeçtir. Edebi mizahın itirazı daha etkili ve kalıcıdır.

Gündemin hızla değiştiği ülkemizde, bizi gülümseten birçok olayla karşılaşıyoruz; haberlerini okuyoruz. Bu haberlerden birkaç örnek vermek isterim:

“Tübitak'ta 'sahte diplomaları bulmakla' görevli kişinin diplomasının sahte olduğu ortaya çıktı.”


“'Bizi koronadan koru' diye gittikleri üfürükçü kadın, virüsü tüm mahalleye yaydı.”


“Adana'da yapılan bir operasyonda, ‘Allah Korusun’ yazısının altından esrar çıktı.”


Ahmet Zeki Yeşil
Ahmet Zeki Yeşil

Günümüzde insanların, sosyal medyadan kopuk yaşaması mümkün değil. Durum böyle olunca farkındayız veya değiliz, sosyal medya vasıtasıyla yönlendiriliyoruz. Bir dönem pembe kitaplar, bir dönem kişisel gelişim kitapları, bir dönem korku ve şimdi polisiye kitaplar... Hayatın kendisinin mizaha dönüşmesi ve bunların sosyal medyada bolca yer alması sonucu mizah kitabı, okur için seçenek olmaktan çıktı. “Mizah kitabı okumaya gerek yok.” gibi bir algı oluştu. Bazı okurlarım özelden yazdıkları mesajlarda, ilk defa bir mizah kitabı okuduğunu söylüyor. Kitap fuarlarında, Aziz Nesin’i tanımayan öğrencilere rastlıyorum. Mizahtaki bu koma halini önlemek için mizahçıların, Türk mizahının ustalarını ve onların temsil ettiği ekolü anlatması/tanıtması gerekiyor. Kitap fuarlarında yaptığım görüşmelerden biliyorum, okuru bilgilendirdiğiniz zaman iyi ve güzel olana sahip çıkıyor. İşte bu nedenle, mizahın edebiyat içinde yer alması için çaba gösteriyorum. Unutmayalım, mizah ciddi bir iştir...



Ahmet Zeki Yeşil

Comments


Schoolgirl with Books
bottom of page