“Hayatımdaki pek çok olayda ve öyküde aynı şey olur bana, onu gerçekten yaşamışım gibi gelir, sonra yazıya döküp mantığa vurduğumda pek olanaklı görünmez, ama bu sorun beni hiç tedirgin etmiyor. Bunlar gerçekten oldu mu, yoksa onları ben mi hayal ettim, ne önemi var? Hayat zaten bir hayal değil mi?”
“O harika kitaplar, çocukların tıpkı kediler gibi bir yük olarak görüldüğü o yaslı evdeki karanlık gerçeklerden kaçmamı sağlardı.”
“Yazı yazmanın beni gerçeklere bağlayacağını sanki daha o zamandan sezinliyormuşum gibi, bir noter inatçılığıyla her şeyi defterime not ediyordum.”
“Yağmurun avluyu sular içinde bırakarak kulübemin kapısının altından içeri girdiği, rüzgârın çatıyı alıp götürecekmiş gibi tehditkâr estiği, gök gürültüleriyle şimşeklerin dünyayı yerinden sarstığı genç kızlığımın o kış günlerini bugün gibi hatırlıyorum. Bütün kış oraya kapanıp kitap okuyabilseydim hayatım kusursuz olabilirdi, ama okula gitmek zorundaydım.”
“Torunum Andrea okul için yazdığı bir kompozisyonda şöyle demiş: 'Babaannemim hayal gücü hoşuma gidiyordu.' Ne demek istediğini sordum, hiç duraksamadan yanıt verdi bana: 'Sen hiç olmamış şeyleri anımsıyorsun.' Hepimiz öyle yapmıyor muyuz? Dediklerine göre hayal etme ve hatırlama süreçleri birbirine o kadar benzermiş ki birbirinden neredeyse ayrılamazmış. Kim tanımlayabilir gerçeğin ne olduğunu?”
Yayınevi: Can Yayınları
Çevirmen: İnci Kut
Sayfa Sayısı: 194
Comments