Murat Ka’nın Çoğul Tarihi’nin İzinde Okuma Denemesi.
Roman neyi anlatır, neyle hesaplaşır. Okurun, anlatıcının yüzyılları aşan ve toplumsal bir hesaplaşma sayabileceğimiz serüveniyle yol arkadaşlığı içinde yürüdüğünü varsayarsak kahramanın dönüşümü saymamız gereken roman pratiğinin tarih-zaman-mekân üçlemesinde, okura başka bir yüzleşme olanağı yüklediği söylenebilir. Bu anlamda Erinç Büyükaşık’ın Murat Ka’nın Çoğul Tarihi tam da beyaz yakalının bireysel trajedisini toplumsal kökleriyle, metropol ve taşra gerilimiyle birlikte irdeleyen bir roman. Gezi’den, toplumların kendi trajedilerine kayıtsızlığına, unutkanlıklarına dair birçok irdelemenin metnin izleğinde haylice yer bulduğu söylenebilir.
Yazma sürecine bir grup arkadaşıyla çıkardığı ‘Düş ve Düşünce’ adlı dergiyle başlayan yazar, bugüne dek Varlık, Yeni e, Son Gemi, Ekin Sanat, Galapera Öykü Fanzin, Temrin, Acemi, BroyEski, Edebiyatist, Kahverenkli, Yalnızlar Mektebi, Tetkik Dergi, Poesis Edebiyat gibi dergilerde öykü ve incelemeleriyle yer aldı. Son Gemi öykü seçkisi, “Bir Kaşık Sütlaç, Bir Nefes Tarçın” öykü antolojisinde de öyküleriyle yer alan yazarın Söz Dağının Ardındakiler, Suya Gazel, Hep Uzak, Dehlizler ve Rüyalar, Sınırlar Kapalı adını taşıyan öykü kitapları dışında Gogol’un Paltosu adlı edebiyat inceleme kitabı ve Liman Kültür tarafından yayımlanan ‘Murat Ka’nın Çoğul Tarihi’ adlı romanı da bulunmaktadır. Ayrıca +edebiyatkolektifi kurucusu ve gönüllüsü olarak bir grup yazıp çizen insanla öykü, kurmaca, edebiyat eleştirisi üzerine kolektif bir çalışma süreci içersindedir. Bu anlamda kolektif yazarlarının öykülerinden oluşan “Kurmacalar Atlası” ve “Lilith Öyküleri” isimli seçkilerde de öyküleri yer almıştır.
Taşra, taşranın kentleşen görünümleri, beyaz yakalılığın yoksulluğu, “bireysel” ve “toplumsal” vicdanın izinde kahramanın yüzlerce yıllık yolculuğu. Erinç Büyükaşık’ın ilk romanı “Murat Ka‘nın Çoğul Tarihi” tam da bireyin kalabalıkların içindeki yalnızlığının çoğul bir sese dönüştüğünü, kahramanın aslında toplumsal bir vicdanın temsilcisi olduğunu ifade ediyor aslında. Bir beyaz yakalı romanı sayabileceğimiz “Murat Ka’nın Çoğul Tarihi” coğrafyamızın “kadınlık,” “şiddet” ve “geçmişiyle hesaplaşma anlamında” kahramanların kalabalık mutsuzluklarını da aktarıyor bu noktada.
Murat Ka’nın Çoğul Tarihi’ bir anlamda “intihar”ın romanı da sayılabilir; intihara sürükleyen psikolojik rahatsızlıkların bireyselliğini anlatmasının yanı sıra toplumsal ve güncel olayları da eleştirel bakış açısıyla irdeleyen romanda intiharların arkasında konuşulmayanlar var. Yazarın bir anlamda uğraşı, bu konuşulmayanları okura yansıtmak diyebiliriz.
Freud özellikle Elektra ve Oedipus kompleksi bağlamında çocukluktan başlayarak hepimizin öykülerinde derinlerimizde varlığını hissettirdiğini düşündüğümüzde Murat Ka üzerinden ele aldığımızda romanda bilinçaltımızın bir haritasını çıkarma niyetinden de söz edebiliriz. Bu haritayı geçmiş-gelecek ve travmalarımız açısından kendi coğrafyasının dile gelişi olarak görmek de mümkün. Kuşkusuz taşranın, beyaz yakalılığın, geçmişin bugün bizlere bıraktıklarının yansıdığı bir kişisel portre olarak da görebiliriz roman kahramanlarını. Birbiriyle kesişen ve de hayli toplumsal açmazlar yaşayan kahramanların neredeyse cinnet haline varan duygu durumları tam da Freud okumalarının edebiyata bir kılavuz olabileceğini de gösteriyor belki de.
Hayatın içindeki her ayrıntının ne derece politik ve toplumsal bir arka planı olduğunu görmek gerekir. Güncele yenilmemek niyetiyle ülkenin toplumsal tarihine ve politik bağlamına da işaret eden roman kahramanı Murat Ka’yı bugünün beyaz yakalısı olarak irdelediğimizde taşradan metropole akan hayatların aslında geçmişe dair birçok çatışmayı, kişisel yüzleşmeyi kültürel ve dinsel kodların peşi sıra yine kentin dehlizlerine taşıdığını görebiliriz. Zaten kentleri dolduran bir nice kalabalığın yalnızlıkları kadar, geçmişleriyle taşralı bir izlek barındırdığı dile getirilebilir.
Kurmaca gerçekliğin çoğu noktada bugünün beyaz yakalılığını farklı şekillerde gündeme getirdiğini düşünürsek Erinç Büyükaşık’ın Murat Ka’nın Çoğul Tarihi tam da beyaz yakalının bireysel trajedisini toplumsal kökleriyle, metropol ve taşra gerilimiyle birlikte irdeleyen bir roman. Gezi’den, toplumların kendi trajedilerine kayıtsızlığına, unutkanlıklarına dair birçok irdelemenin metnin izleğinde haylice yer bulduğu söylenebilir.
Bu bağlamda Erinç Büyükaşık’ın ilk romanı “Murat Ka’nın Çoğul Tarihi”, taşra-kent gerilimini yüklenirken güncel gerçeklikten haylice beslenen, kahramanın vicdanının peşi sıra ülkenin olağanlaşan cinayetler tarihine kadınlık-erkeklik rolleri ekseninde bakmaya çalışan bir roman. Kitaptan kimi alıntılarla bu düşüncemizi somutlayabiliriz kuşkusuz.
Murat Ka’yı bir roman kahramanı olarak da irdelediğimizde temelde bir anti kahramanın trajedisi ve iç hesaplaşmalarıyla yüzleşilen kollektif akıl ve gelenek olgusu, kültürel kodların süregidişi sanki kendi başına başka roman kahramanları olarak da karşımıza çıkar. Bu açıdan asıl anti kahramanın Murat’ın vicdanı olması da kaçınılmazdır sonuçta.
“Vicdan
(Ünlüyle başlayan bir ek aldığında "A” uzun söylenir.) ad. 1.kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğru- yu ve iyiyi yapma yükünü de yükleyen içsel güç.”
Anlatımı bağlamında modernist romanın peşi sıra kahramanın bilinçaltında gezinen kitapta
toplumsal ve bireysel travmalarını her geçen gün büyüten kentsoylu bireyin yaşadığı coğrafyadaki birçok cehennemi görebiliyoruz. Bir hesaplaşma romanı olarak da görebilir bu açıdan Murat Ka’nın Çoğul Tarihi’ni. Yazarın öykü kitaplarındaki “ötekilik” halleri Murat Ka’nın peşi sıra oldukça kırılgan ama öfkeli bir ses olarak çıkıveriyor üstelik.
Liman Kültür Yayınevi imzasıyla 2022’de yayımlanan bu ilk roman, yazarın ‘Hep Uzak,’ ‘Sınırlar Kapalı’ ve ‘Dehlizler ve Rüyalar’ adlı öykü kitaplarının ardından aynı yıl içinde okurlara ikinci baskısıyla ulaşıyor.
Yayınevi: Liman Kültür Yayınevi
Sayfa Sayısı: 130
Ebat: 13,5x19,5 cm
Baskı Yılı: 2022
Kategori: Roman
Comentarios