Sicilya'da Bir Aşk Hikâyesi, Romantik dönemin kalıcı klasiklerinden biri olan fantastik korkudan çok psikolojik bir tür gerçekçilik sergiliyor.
Ann Radcliffe (9 Temmuz 1764 - 7 Şubat 1823)
Londra doğumlu Ann Ward babası ticaretle uğraşan, annesi kendi halinde yaşayan bir ailenin kızıydı. 1787’de yirmi üç yaşındayken gazeteci William Radcliffe ile evlendi. Eşi her zaman edebi arayışlarına ve yazdıklarına destek oldu. Ann Radcliffe sakin bir hayat sürse de romanlarında korku, gerilim türü konuları işledi. Çok fazla seyahat eden biri değildi ama romanları farklı ülkelerde geçti.
İngiliz gotik romancılarının temsilcilerinden biri olan Ann Radcliffe’in ilk romanları, Athlin ve Dunbayne Kaleleri (1789) ve Sicilya’da Bir Aşk Hikâyesi’dir (1790).
Ann Radcliffe’in eserleri korku kurgusu işlediği için sıra dışı görüldü. Karakterleri genellikle gece yarısı zindanların derinliklerinden gelen tehditkâr ve gizemli seslerle karşılaşır. Şatolarda gizli geçitler, gizli odalar bulunur. Romantik dönemin kalıcı klasiklerinden biri olan fantastik korkudan çok psikolojik bir tür gerçekçilik sergiliyor. Buna rağmen yazar olarak Radcliffe'in itibarı, Bronte kardeşler veya Jane Austen gibi bazı çağdaşları kadar güçlü olmamıştır.
Radcliffe hayatının son yirmi yılını çoğunlukla şiir yazarak geçirdi. Şiirleri ölümünden sonra yayımlandı ama önceki çalışmaları kadar iyi karşılanmadı.
Sicilya’da Bir Aşk Hikâyesi (1790)
Sicilya’da Bir Aşk Hikâyesi; on altıncı yüzyıl sonlarında Mazzini markisine ait bir şatoda geçer. Marki ilk eşinin kaybından sonra iki kızını bu gizemli şatoda bırakır, oğlunu ve yeni eşini yanına alıp Napoli’ye gider. Kızlar mürebbiyeleriyle beraber yıllar boyu şatoda yaşarlar. İki güzel genç kız olurlar. Yıllar sonra şatoya gelen marki kızlarla çok ilgilenmez, büyüyen oğlu için reşit olma töreni yapacağını söyler. Kızlar kardeşleri Ferdinand geleceği için mutludur.
Tam bu sırada şatonun yıllardır kullanılmayan güney tarafında ışıklar göründüğüne ve sesler duyulduğuna dair söylenti yayılır. Marki bu söylentilere son vermek için çalışanları toplar ve güney tarafının kapılarını açtırıp onları zorla oraya götürür. Herkes markinin korkusundan susar.
Julia ve Emilia da bazı sesler duyduklarını söyler, bunun üzerine Ferdinand biraz araştırma yapar ve Julia’nın odasında gizli bir kapı bulur. Ferdinand kapıyı açar, gizli tünelleri bulur, orada ilerler. Yıllar boyu burada yaşayan ve bu durumdan korkan kızlar, kardeşlerinin güvenliği için endişe duyarlar. Bu arada marki, Julia’yı evlendirmek ister, oysa Julia Kont Vereza’ya âşıktır ve evlenmek istemez. Babası aşkına onay vermez, onu odaya kilitler. Bununla da yetinmeyen marki, Vereza’yı vurur. Julia ise babasına boyun eğmez ve koskoca şatodan kaçar. Herkes onun peşine düşer ama asla bulamazlar. Julia’nın koskoca şatodan kimseye görünmeden kaçması büyük olay olur. Herkes onun nereden ve nasıl kaçtığını merak eder. Oysa şatoda gizemli tüneller çoktur.
Kitabın bundan sonrası korku tünelinde yürümek gibi. Şatodaki sesler ve ışıklar nereden geliyor, bunları yapan kim, o karanlık tünellerde neler yaşanıyor?
Bu soruların cevapları son sayfalara kadar belli olmuyor. Öldü sanılanların yaşaması, bir araya gelmeleri, babalık duygusundan yoksun kibirli markinin yaptıkları, gizemli şatonun tüm sırları, okurken heyecan dozunu yükselten unsurlar. Ann Radcliffe maceralı bir aşk anlatırken, gerilimi, heyecanı ve gotik unsurları bu aşka eklemiş.
“İşlenen suç genellikle yenisini zorunlu kılar. Ahlaksızlık labirentine girdiğimizde kolay kolay geri dönemez, birbirini izleyen dolambaçlı yollardan yıkıma doğru ilerleriz.”
Marki için söylenecek en doğru tanım bu olabilir.
Kitapta pikaresk romanlarda olan gerilim yaratma, gizem yaratma ve şaşkınlık uyandırma eylemleri sıkça kullanılmış. Belirsiz sesler, açıklanamayan olaylar, gizemler, labirent gibi koridorlar, karakterlerin iç dünyaları etkili bir şekilde yazılmış. Yıllar önce yazılan bir eserin hâlâ heyecanla okunuyor olması çok önemli. Bu tarz eserler içinde, benim de beklentimi karşıladı. Heyecanın ve gizemin dışında eşşiz Sicilya kıyıları betimlemeleriyle de içine alan bir eserdi.
Yazar: Sema Öklü
Instagram: @kitapsemasi
Alıntılar
“Sohbetler iki sınıfa ayrılabilir: Teklifsiz olanlar ve ince dıygulara hitap edenler. Neşe ve huzur yaymaya, yüreği karşıdakine açmaya ve zihne sımsıcak bir ışık göndermeye yarayanlar, teklifsiz sohbetlerdir.”
“Kibrin insanda mantıksız tedirginlikler uyandırdığı doğrudur.”
“Duygularımızın şekli ne kadar da kısa süreler içinde değişebiliyor, dün nefret ettiğimiz şey, bugün arzulanır hale gelebiliyor.”
Yayınevi: Can Yayınları
Çevirmen: Duygu Akın
Sayfa Sayısı: 228
Ebat: 12,5x19,5 cm
Baskı Yılı: 1790/2021
Kategori: Roman
Türk filmi izler gibi okuduğum çok güzel bir klasikti. İncelemen yine çok güzel olmuş🏆
O kadar keyifli bir klasikti ki okumuş olmaktan dolayı mutluyum. Gizemli, romantik ve gotik; sevdiğim unsurlar olunca severek okudum. Yorum da harika olmuş, keyifle okunsun tüm kitaplar 💖